Doğubayazıt Tarihi

01.01.2013 1379

 İlçemiz zengin bir tarihe sahiptir. Eski Beyazıt’ta ve kalede Urartu Mezarlarının oluşu, şehrin tarihini çok eskilere götürür. Doğubayazıt’ ın ilk kurulduğu yer, Yukarı Beyazıt’ta ki eski kaledir. Kale Trabzon yolu çizelgesinde bir Gümrük Merkezi olarak sürekli gelişmiştir. Beyazıt kalesi her devirden izler taşır. Urartular, Van’dan Alagöz dağlarına, Gökçe göle kadar uzandığı için Beyazıt, uzun süre onların egemenliğinde kaldı. 625 yılında Aras kıyılarında, gelen Hazar Türkleri tarafından zapt edildi. M.Ö 250 yıllarında bölge Pers Krallığı ile Romalılar arasında birkaç defa el değiştirdi. Küçük Arsaklılar (M.Ö 150 – M.S 430) çağında Beyazıt ovasına Gokovit Sancağı adı veriliyordu. Burası Digor ile Iğdır Kalesindeki çift başkenti de içine alıyordu. Sonradan belirli aralıklarla Romalılar, İranlılar, Araplar, Bagratlar ve Bizanslıların yönetimine girdi.
Alparslan’ın ilk batı seferi sırasında (1064) Kars bölgesi ve Ağrı çevresiyle birlikte, Beyazıt’ta Bizanslılardan alınarak Selçuklulara bağlı Anışedatları Beyliğine (1064 -1200) verildi. 1207 – 1225 arasında Ahlat, Sökmenlerin eline geçti. 1231 yılında Doğu Anadolu ile birlikte, Timur istilasına uğradı. Bölge 1239 yılında Cengizlilerin kontrolüne geçti. 1358 yılında İlhanlılara varis olan Celayirlilere geçti. Moğollar ve onların birer kolu olan İlhanlılara Celayırlılar uzun süre buraları otlak ve yayla olarak kullandılar, ordularını beslediler. Moğollulardan Orgun Han Aladağda bir saray yaptırdı. Daryunk hisarı yani Beyazıt eski kalesi yıkılmış olduğundan, yukarı aras bölgesine egemen olarak Anu Valisi olan Celayırlı şehzade Beyazıt Han 1374’te Ahlat – Van bölgesinden gelerek Aras boyuna saldıran Karakoyunlu Hükümdar Bayram Hoca (1336 – 1380) ordusuna karşı şimdiki Beyazıt Kalesi yerine bir kale yaptırdığından o tarihten sonra buraya Beyazıt Kalesi denildi. İşte şehrin adını Celayir Oğullarından bu şehzade Beyazıt’tan geldiği sanılmaktadır. Beyazıt sonradan Esin Oğullarına 1368 ve 1382’de Karakoyunlu, 1368 Timur idaresine, 1406’da tekrar Karakoyunluların eline geçti. 1469 – 1502 arasında Akkoyunlulara bağlandı. Şarus Savaşından sonra Akkoyunluları yenen Safaviler, bölgedeki etkinliklerini genişletip, (1502 – 1576) 74 yıl burayı yönelttiler.
Yavuz Sultan Selim Çaldıran’ a, Kanuni Sultan Süleyman Tebriz’e, IV. Murat İran’a giderken Beyazıt’tan geçmiştir. Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusu Çaldıran’ a girerken 20 Ağustos 1514’te Beyazıt Ovasının kuzeyindeki Sarısu boyunda Dana Sazı (Şahlı Gölü) yanında konakladığından Beyazıt Kalesi halkı padişah’a bağlılığını bildirdi. Çaldıran Savaşı’ndan sonra tekrar Osmanlı yönetimine geçen Beyazıt, zamanla İran baskısına uğradı. Yine Osmanlı Ordusu Doğu seferine çıktığında (20 Haziran 1543) Bingöl’de konaklayan Baş Vezir İbrahim Paşa’ya kale anahtarını getiren Sünniliye bağlı yerliler arasında Beyazıt’lılarda vardı. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Eleşkirt ile birlikte Beyazıt 1578’de Van Beylerbeyliğine bağlı 14 sancak merkezinden biri idi. 1744 yılından sonra Silvan (Farkin) bölgesinden kara – Behlül beyin başlılık ettiği Bisyan, Sıpkan, Zilanboy ve oymakları buraya yerleştiler. Silvanlı Kara Behlül ile soyundan gelenler Beyazıt’ta “Ocaklık” yoluyla Sancak Beyi oldular. 1590 yıllarında buraları boşalan köylerini şenlendirdiler. 1744’te Arşarlı Nadir Şah’ın saldırılarında dağıldılar. Bu dağılmadan sonra beyleri gelmiştir. Bunların en ünlüsü İshak Paşa’dır. İshak Paşa 1776 – 1798 yılları arasında Beyazıt’ta Sancak Beyi Beyliği yapmıştır. İshak Paşa şehrin doğusundaki bir tepeyi yontma taş ile çevirterek içerisindeki İshak Paşa Camii, Saray, Hamam, Külliye Medresesi ve diğer bölümleri gibi Anadolu’nun son şaheserini mimarlara yaptırmıştır. 1805’te Napoleon Bonaparte tarafından elçi olarak İran’a gönderilen Amedee Jaubert sarayda aylarca hapis tutulmuştur. Beyazıt sınırında ve Asya’yı Anadolu’ya buraları da Avrupa’ya bağlayan geçit üzerinde olduğundan birçok kavimin akımına uğramıştır.
XV. – XVII. Yüzyıllarda İranlılar, 1828, 1854, 1856, 1877 – 1878 ve 1818 – 1814’te Ruslar işgal etmiştir. Öncekilerde olduğu gibi 1821 – 1822 yıllarında son İran kaçarlı akınları Beyazıt’ta çok can ve mal kaybına yol açmıştır. Ruslar ilk olarak 1856 Paris Anlaşmasına göre geri döndüler. 1877 – 1878 Osmanlı Rus harbinde 25 Ekim 1877’de Alacadağ bozgunu üzerine Osmanlı ordusu Erzurum’u korumak üzere toplanınca, aynı ayın sonunda Ruslar Bayazıt’ı ele geçirdiler. 30 Mart 1878 Yeşilköy Anlaşması ile Beyazıt, Rusya’ya bırakılmışsa da Berlin Antlaşması ile (13 Temmuz 1878) Osmanlıya verilmiştir. 1877 – 1878 harbi sonunda Ruslar çekilirken, Van’dan gelen Ermenilere buraları da katıp birlikte götürmüş, Gökçe Göl’ün batısında yeni kurulan şehre Navo Beyazıt (Yeni Beyazıt) adını vererek oraya yerleştirmişlerdir. Ermeniler çekilince Van’dan gelen Alay Komutanı Miralay Hüseyin Hüni Efendi, Beyazıt’ı teslim aldı. Mutasarrıflığa Kettüdağ oğlu Abdulvehap Efendi tayin edildi. Daha sonra İstanbul’dan tayin edilen Adil GİRAY Mutasarrıf oldu. Cumhuriyet’ in ilanından sonra Mutasarrıflıklar Valiliğe dönüştürüldüğünden Mutasarrıf Kamil Bey ilk olarak atandı. Iğdır ve Tuzluca Beyazıt’a bağlandı. 1927 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Vilayet merkezi Karaköse’ye alınınca Vali Ziya TEKELİ Karaköse’ye, Karaköse Kaymakamı Yusuf Ziya Bey’de Beyazıt’a atandı. 1934 yılında Iğdır ve Tuzluca buradan alınarak Kars’a bağlandı. Aynı yıl ilçenin adı Doğubayazıt olarak değiştirildi.